31 Temmuz 2010 Cumartesi

Sana


Kendimi çözmek hiç bu kadar zor olmamıştı inan ya vardım ya yoktum bugune kadar hiç bir zaman normal insanlar gibi ortada olmayı başaramadım ben,ben hep uçlardaydım.

Şimdi kendimi anlamıyorum,anlayamıyorum.Ne istediğimi dahi bilmiyorum inan.
Yokluğun öyle canımı acıtıyor ki her geçen gün ayrı bir parçam kayboluyo yok oluyo sensiz hep bi boşmuşum gibi geliyo benim olmayacağın gerçeğiyle yaşarken hep benimleymişin gibi hissediyorum.Sana ne kadar kızsam da sensiz olamıyorum anlıyor musun beni,sen benim için bi su bi nefesken yaşayamıyorum sensiz senden vazgeçemiyorum.Her defasında kendin ile kavga etmek ne demek bilir misin sen haklı olduğun halde suçlu duruma düşmek nedir bilir misin sen deli gibi yanına geleceğim günleri sayarken şimdi seni görmemek için gün saymak ne demek bilir misin kendi isteğimle seni görmek istememek...

İşte olan biten bu sadece sana gelmek istememle bir daha seni görmek istememek,biliyorum seni gördüğümde herşeyi unutucam büyülenicem yine yeniden.Sana kızamıyorum bağıramıyorum haykıramıyorum her defasında içimde patlamasıyla bitiyo tüm sinirtim yine kendimi yiyorum bugun taksimde seni görmemeyi diledim düşün ilk kez gözlerim tünelde seni aramadı arayamadı o kadar kızmıştım ki yanımda biri yokken başaramazdım ben bunu seni tek görmemem gerekiyo eğer tek görürsem hüngür hüngür ağlarım biliyorum çünkü gözlerin beni ağlama noktasına sanise bakışınla getiriyo duygularıma karşı çıkamıyorum CANIM SENİNLE OLMAK İSTİYOR HİÇ BİR ŞEYİ İSTEMEDİĞİM KADAR SENİ EVET SENİ İSTİYORUM...


Ben Candysem sen de Anthonysin aramızda dağlar kadar fark varken benim umrumda değil...

.
.
.
.
.
.


Bu gecenin şarkısı da bu olsun http://fizy.com/#s/1d0w65

29 Temmuz 2010 Perşembe

Böyle sevdim seni!

Böyle Sevdim Seni Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören. Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın, orada kalmalıydın.
Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelyaydın pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize tutkundum, denizi sensiz, seni denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni güldüren senin sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle.
Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden tuttuğunda patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim. Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen girebilirdin.
Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı, gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da. Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman. Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim. Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın. Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.
Sevdim işte ötesi yok...






28 Temmuz 2010 Çarşamba

Her yanlıştan doğar bir doğru!


uzun süredir ağlamıyordum veya ağlayamıyordum.Kronik sulu gözlü bir insan olmama rağmen uzun çok uzun süre ağlamadım ne onu düşünürken ne hepsini nede başka birini ama bugun ağlayasım vardı ağladım dünde öyleydi...
Herkesin bir ağlama şekli varmış!
Bazıları sadece içine akıtırmış kurşunlarını...
Bazıları çığlık çığlığa ağlarmış...
Bazıları gülerken ağlarmış...
Yeri mekanı da farklı olabiliyormuş kimisi bir odaya kapatıyormuş kendini,kimisi bir yorganın altında içindekileri döküyormuş bende genelde duşta ağlarım oturur saatlerce ağlarım bugunde aynı şeyi yaptım hüngür hüngür ağladım canımın acısını atmak istedim ama hala atamadım böğrümde kocaman bir taş varmışcasına bide bugun bi şarkı keşfettim o ayrı mahvetti ya beni zeynep sağdaş diye bi hatun uzun süredir sevmiyordum bu tarz şarkıları zaten yeterince melankoliğe vuruyordum kendimi istesem de istemesem de şizofrenik olduğumu kabul ediyordum.
Neden böyle oluyor neden hep insan kendi içinde yaşıyor fırtınaları bugun puccaya sorular sordum evet ona benziyorum hele kitabının ismi yok mu bitiriyo beni ''küçük aptalın büyük dünyası'' ben o hayattan yaşıyorum.
Ağlayarak zırlayarak ama geçiyo bu günler bi türlü geçiyo hayatla ölüm arasındaki çizgiyi defalarca görmüş ben o çizgi kısa diyenlere inatla diyorum ki uzun o çizgi upuzun hemde tüm mutlu anlarının gözüne gelmesi bu yuzden hep vazgeçişler oluyo bir gün o günlere rağman onu başarabilmeyi umuyorum neler aldık ki hayattan acıdan başka bide şu yalan yok mu her acı olgunlaştırır neden 18 yaşımda 40 yaşındaki olgunluga sahip olabiliyorum ben yaşımın geregini yapmak isterken acıların beni olgunlaştırmasını istemiyorken neden hep buna mahkum oluyoruz...

Her yanlıştan bi doğru çıkıyorsa sen yanlışsan doğru nerde nerede biran önce gelsin yoksa hep yarım kalmaya mahkum olucam.....

27 Temmuz 2010 Salı

-I'm going back to cesspool!-


çöplüğüme geri dönüyorum hep orda olup ama orda olmadığıma inandığım mükemmel çöplüğüme canımı o kadar acıtıyorlar ki artık dayanamaz oldum her defasında hep yenilmeye hayal kırıklığına uğramaktan bıktım bir dala tutunmaktan ve o dalın hep kırılmasından bıktım 3 yılımın heba olmasından ve ''geçer'' ''unutursun'' diyenlerin haklı olmasından yoruldum hep onlara bir şey olmasın diye düşünürken neden hep onlar bana bir şey yapıyo günahım çok sevmek mi yeter bıktım usandım herşeyden neden hep korktuğum şeyler başıma gelir ki onların ardından ağlamak neden hep bana düşüyo neden onlar benim bu kadar umurumken ben onların umuru dahi olamıyorum ya ben çok aptalım ya çok duygusalım yada ikisiyim

evet onların gözünde hiç bir şey olmadığımı bilmek rahatlatıyo beni evet koca bir hiç birşey o kadar güzel günler yalanmış anladım ayaklarıma gelmeler gülmeler hepsi yalanmış hep sahte gülücüklere inanmışım hep öyle sanmışım kendime hiç bir şey yapmazken onlara yapmışım duaları onlara beddualarıo kendi üstüme dahi almayı kabullenmişken böyle olması mahvediyo beni haksız çıktım yine yine onların dedikleri çıktı yoruldum artık yoruldum 4 agustosta gitsinle çalsınlar eğlensinler dans etsinler sahte gülücükler yaysınlar benden bu kadar bitti!!!!

Teşekkürler 4 mükemmel eleman!
Teşekkürler ömrümü çalan 4 mükemmel eleman!
Teşekkürler beni ağlatan 4 mükemmel eleman!
Teşekkürler hep beni yenilgiye uğratan 4 mükemmel eleman!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!
Teşekkürler!

25 Temmuz 2010 Pazar

İstiklal


(Selam diyerek bir bloga başlanır mı bilmiyorum ama başlayacağım işte)
Selam uzun bir süredir yazı yazmak istiyordum anca yeni müsait olabildim.Hergün evde canım sıkılıyo artık aynı şeyleri yapmaktan sıkıldım sabah aynı öğle aynı hele akşamları hep bi umitle taksime gidip onu görme isteğim beni bitiriyo her defasında işte o gun bugun evet görüceksin diye kendimi kandırıyorum hep son ana kadar evet şu köşeden şu kitapçıdan şu cafeden çıkıcak diye avutmalar her an onu görücekmişcesine üstünü başını toplama hep tetikte olma ve utangaçlık tünel beni utangaç görmemişti hiç ama artık tünelde bile kırmızı geziyorum her an bir yerden çıkıp gelicekmişcesine abim bile artık kızmıyo nedeni açık giyinmeyen elif ''o görür maazallah'' korkusuyla yakası bağrı kapalı şeyler giymek gibi ama hep aynı sonucu almaktan bıktım neden yok neden sanırım ajandasına benim istiklale çıkıcağım zamanları not ediyo o günleri kendine yasaklıyo artık bunu ciddi ciddi düşünmeye başladım veya bi köstebek var heemn arıyo benim istiklale çıkacagımı haber veriyo ve o oturuyo oturduğu yerde off sıkıldım ama bugun ece sükanı gördüm taksimde onun ne işi var orada gitsin o nişantaşına filan bıraksın onun yerine x kişiler geçsin deliriyorum artık istanbul kitapçısının önünde 5 dakika duruyorum sırf zamanında oralarda oldu diye evcet kabul ediyorum ben hastalıklıyım evet bir gün delirirsem o x kişi yüzünden!

alınan son bir habere göre sevgili basçı g kişi tünellerdeymiş bugun peki ben neden hiç denk gelmem kızdım bak!

18 Temmuz 2010 Pazar

18.07=sonsuzluk


65 yıl bir ömür neredeyse asıl aşk bu olmalı 65 yıl sadece bir kişiye bağlı kalıp tüm kaprislerini,sinirlendiğinde kendini kaybedişlerini,mutluluğunu,hüznünü herşeyi paylaşmak hatta bazen çekmek.Özgürlük denen mükemmel şeyi unutmak kadın için kendini sadece evine ve çocuklarına adamak erkek için ise işten gelip ne kadar yorgun olduğunu bilse de yinede çocuklarının oyun isteğini kırmayıp saatlerce oyun oynamak ve karısının hoş geldin lafında mutluluğu bulmaktır İşte böyle bi hikaye bugünkü 65 yıl önce birbirlerini görmüş bir çiftin hikayesi 2 günlük evliliklere karşı 65 yıl omuz omuza el ele tutunabilmektir acısıyla tatlısıyla beraberce bir ömür sürmektir.Ben gözümü açtığım da ilk onları gördüm dedemin üstüme titremeleri babaannemin ağzıma devamlı bişiler tıkıp benim kilo almamı istemesi gibi dedem için herzaman herkesten farklı oldum evet biliyorum bunu beni seviyor biliyorum hemde hiç bi torununa olmadığı kadar büyük bi sevgiyle bazen bu sevgiyi hak etmediğimi düşünsem de sanırım sevgi kavramı ister istemez karşılıklı oluyor onlar hayatımın en büyük bölümü en temiz ve en çıkarsız bölümü Onlar hayatım mutluluğum hüznüm eğlencem neşe kaynağım iyi ki
varsınız Kemal ve Safiye çifti <3


17 Temmuz 2010 Cumartesi

sıkıntı+sıcak=yemek


Bir çok sıkılma türü var ama benim ki artık hepsini aşmış bi durumda sıcak ve sıkılmak çok acayip bi duygu kötü yani daraltı afakanların basması durumunu yaşıyorum kendimi yemeğe ve müziğe verdim resmen sabahtan beri yemek yiyorum demek bende sıkıntı yemek olarak tepki veriyo sabah açılışı kahvaltı ile yaptım ve sonrasını saymak istiyorum,istiyorum çünkü kendi ayılığımı herkes bilmeli buz parmak üstüne brownie intense 1 kiloluk dondurma açıldı peşine oda yetmezmiş gibi 1 tane lahmacun yedim tam ohh duruldum derken mutfağa su içmek için gittiğimde dolabı açıp bi baktım karpuz gözlerim parladı resmen aldım bide karpuz yedim artık böyle su komasına giricektim ki o doritosları görünceye kadar dedim hadi 2 tacodan atim agzıma 2 tane nachodan atim dedim bi açtım 2 paketi öylece mideme indi yeter yemicem dedim ve film açtım ah açmaz olaydım o sıkıntıma sıkıntı kattı gene daraldım dedim en iyisi soğuk bi duş,iyi gelmişti bu duş çantamdan deodorantımı almak için ilerledim ve çantamı elime aldım böyle mutlu olmuştum o kadar şey yiyip hala kusmadığım için kendimi şanslı bile görmeye başlamıştım ki çantamda ki vividenti görünceye kadar dayanamadım attım ağzıma iki tane tamam bu sondu ama hala korkuyorum bişiler görüp yiyicem diye at gözlüğü takmak istiyorum görmek istemiyorum ıvır kıvır zıvır ama görücem kesin ve görmemezlikten gelmeye çalışıcam sıkıntı hali hala devam ediyo sıcakla bir olunca daha bi kötü oluyo sanırım bi taksim yapmalıyım yoksa nanay nanay nanay istiklali 10 defa gidip gelsem anca yakarım auhauha taksimin delisi polly* neyse bunu yazarken de sıkıldım görüşürüz blök