
uzun süredir ağlamıyordum veya ağlayamıyordum.Kronik sulu gözlü bir insan olmama rağmen uzun çok uzun süre ağlamadım ne onu düşünürken ne hepsini nede başka birini ama bugun ağlayasım vardı ağladım dünde öyleydi...
Herkesin bir ağlama şekli varmış!
Bazıları sadece içine akıtırmış kurşunlarını...
Bazıları çığlık çığlığa ağlarmış...
Bazıları gülerken ağlarmış...
Yeri mekanı da farklı olabiliyormuş kimisi bir odaya kapatıyormuş kendini,kimisi bir yorganın altında içindekileri döküyormuş bende genelde duşta ağlarım oturur saatlerce ağlarım bugunde aynı şeyi yaptım hüngür hüngür ağladım canımın acısını atmak istedim ama hala atamadım böğrümde kocaman bir taş varmışcasına bide bugun bi şarkı keşfettim o ayrı mahvetti ya beni zeynep sağdaş diye bi hatun uzun süredir sevmiyordum bu tarz şarkıları zaten yeterince melankoliğe vuruyordum kendimi istesem de istemesem de şizofrenik olduğumu kabul ediyordum.
Neden böyle oluyor neden hep insan kendi içinde yaşıyor fırtınaları bugun puccaya sorular sordum evet ona benziyorum hele kitabının ismi yok mu bitiriyo beni ''küçük aptalın büyük dünyası'' ben o hayattan yaşıyorum.
Ağlayarak zırlayarak ama geçiyo bu günler bi türlü geçiyo hayatla ölüm arasındaki çizgiyi defalarca görmüş ben o çizgi kısa diyenlere inatla diyorum ki uzun o çizgi upuzun hemde tüm mutlu anlarının gözüne gelmesi bu yuzden hep vazgeçişler oluyo bir gün o günlere rağman onu başarabilmeyi umuyorum neler aldık ki hayattan acıdan başka bide şu yalan yok mu her acı olgunlaştırır neden 18 yaşımda 40 yaşındaki olgunluga sahip olabiliyorum ben yaşımın geregini yapmak isterken acıların beni olgunlaştırmasını istemiyorken neden hep buna mahkum oluyoruz...
Her yanlıştan bi doğru çıkıyorsa sen yanlışsan doğru nerde nerede biran önce gelsin yoksa hep yarım kalmaya mahkum olucam.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder